Amsterdam adrenalini yüksek, içinde her türlü çılgınlığı barındıran kanalları, masalsı evleri ve sunduğu eğlence alternatifleriyle sürprizli bir şehir.
Amsterdam
sokaklarında dolaşırken kendimi çok rahat hissettiğim şehirlerden. Özgürlükler
diyarı olması bu şehri algımda taçlandırırken masalsı kanalları, dokusuna platomsu
atmosfer katan mimarisi, ilginç sosyal
yaşamıyla her zaman gidilesi bir yer benim için.
Amsterdam’a birçok defa giderek, farklı evlerde kalıp günlük yaşamın
içine girme şansım oldu. Kahve rengi tuğlalı, üçgen çatılı oyuncak görünümlü evlerde
kaldım, bahçelerini suladım, kahvaltılar ettim, balık yemekleri yedim, partilere
hatta düğüne bile katıldım.
Hollanda`lılar genelde çok toleranslı ve açık sözlüler. Eğitim, sosyal yaşam ve sağlık sisteminde sorunlarının olmaması pozitif enerjili olmalarında doğrudan etkili bence.
Önyargılı oldukları dikkatimi çeken konu ise ‘Marokan’ dedikleri Fas’lılar. Kriminal olayların artmasının sebebinin Faslılar olması pek hoşlarına gitmiyor. Sadece Hollandalılar’ın değil, burada yaşayan yabancı memleket vatandaşları da aynı hissiyattalar. Yaşlı nüfusun çoğunlukta olduğu Hollanda’da ekonomi iyi seviyede. Tarım, hayvancılık, denizcilik, altın ve elmas rezervleri sayesinde Avrupa’nın ekonomisinde güçlü rol sahibi. Hollandaca dilbilgisi ve cümle kuruluş biçimi olarak Almanca ile hemen hemen aynı. Almanca bilen bir insan için, öğrenmek daha kolay oluyormuş. Çoğu kelimeler birbirine benziyormuş. Sadece g harfini Hollandaca konuşurken gırtlaktan söylemek gerekiyormuş.
Hollanda`lılar genelde çok toleranslı ve açık sözlüler. Eğitim, sosyal yaşam ve sağlık sisteminde sorunlarının olmaması pozitif enerjili olmalarında doğrudan etkili bence.
Önyargılı oldukları dikkatimi çeken konu ise ‘Marokan’ dedikleri Fas’lılar. Kriminal olayların artmasının sebebinin Faslılar olması pek hoşlarına gitmiyor. Sadece Hollandalılar’ın değil, burada yaşayan yabancı memleket vatandaşları da aynı hissiyattalar. Yaşlı nüfusun çoğunlukta olduğu Hollanda’da ekonomi iyi seviyede. Tarım, hayvancılık, denizcilik, altın ve elmas rezervleri sayesinde Avrupa’nın ekonomisinde güçlü rol sahibi. Hollandaca dilbilgisi ve cümle kuruluş biçimi olarak Almanca ile hemen hemen aynı. Almanca bilen bir insan için, öğrenmek daha kolay oluyormuş. Çoğu kelimeler birbirine benziyormuş. Sadece g harfini Hollandaca konuşurken gırtlaktan söylemek gerekiyormuş.
Çiçek Pazarı’nın hemen yanında şehrin gece
hayatının hareketli noktalarından biri olan ve adını ünlü ressam Rembrandt’dan
alan meydan bulunuyor.
Derli toplu bir rota çizmek gerekirse, şehri keşfetmenin çok kolay
olduğunu belirtmeliyim. Önce Ana Tren İstasyonu’nu (Centraal Station) arkanıza
alın. Ardından çok sayıda büyük mağazanın yer aldığı, aynı zamanda kanal turu
yapan teknelerin kalktığı iskelelerin olduğu Damrak’tan geçip biraz yürüdükten
sonra Kraliyet Sarayı ve güvercinleriyle ünlü Dam Meydanı’na ulaşıyorsunuz.Ayrıca Rembrandtplein’da bu tabloda tasvir edilmiş karakterlerin heykellerinin dizildiği küçük bir meydan var ki onu da görmelisiniz. Müze olarak oldukça geniş bir koleksiyona sahip olan Rijksmuseum, Van Gogh Müzesi, Rembrandt Evi, Anne Frank Evi’i de es geçilmemeli. Ayrıca Bira Fabrikası ve Müzesi ile Seks Müzesi de turistlerce yoğunlukla ziyaret edilen müzelerden. Hollanda Ulusal Müzesi ve Modern Sanatlar Müzesi de yine bu bölgede yer alıyor.
Sayıları fazlaca olan sanatsal ve tarihi eserlerin sergilendiği müzelerin yanında Nemo Bilim Müzesi, İşkence Müzesi, ünlü kişilerin balmumu heykellerinin olduğu Madam Tussaud gibi girişi 3 Euro’dan 20 Euro arasında değişen birçok başka alternatif de bulunuyor.
Her şey serbest ve
özgür!
Şehri dolaşırken Erotik Müze ve Haşhaş Müzesi tabelaları dikkatinizi
çekecek, şaşırmayın. Bol miktardaki ‘Sex Shop’lar cinsellik konusunda sınırların
ne kadar zorlanabileceğini, fantezilerin uçsuz bucaksız dünyasını gözlerinizin
önüne serecek. Bu arada şehirde 350 civarında ‘Coffee Shop’ bulunuyor.
Girişlerinde Bob Marley resimlerinin olduğu bu kafelerde size mönü getiriyorlar
ve istediğiniz tür sigarayı seçebiliyorsunuz. İçki servisinin olmadığı bu mekanlarda
haşhaşlı kek alternatif olarak sunuluyor. Özgürlüğün nimetlerinden istifade
etmek için bu kafelere koşan turistler kekleri birer birer midelerine
indirirken neler yaşayacaklarını da merak ediyorlar. Kekler etkisini göstermeye
başladıkça, faklılıklar da hissediliyor…
Dünyanın dört bir yanında yasak olan şeyler, Amsterdam’da günlük hayatın
bir parçası halini almış durumda. Yani bir başka deyişle, her şey serbest ve
yasal.
Diğer bir ‘geniş’ özgürlük alanına Red Light District’te rastlayabilirsiniz. Her
liman şehrinde olduğu gibi, Amsterdam'da bir arz-talep dengesi yüzyıllar öncesinde
kurulmuş. Şehre ticaret için gelen gemilerden inen gemicilerin cinsel
ihtiyaçları için ilk durakları bu bölge olurmuş. İşte bu sistem halen sürüyor.
Red Light District’de seks serbest. Birbirinden güzel kızlar, kapılarında
kırmızı ışıklar yanan camlı, küçük dükkanlarda kendilerini sergiliyor ve talebe karşılık
veriyor. Bu bölge ve yapılan faaliyetler de aynı ‘coffee shop’larda
olduğu gibi yerel idare kontrolünde ve tamamen yasal.
Red
Light District’te meydan tarafından girip arka tarafına doğru yürüdüğünüzde
geniş bir caddeye çıkıyorsunuz. Burada da birçok kırmızı ışıklı odalar, peep
show’lar ve ‘tiyatro’ diye geçen seks
show’lar var.
Dünyanın ‘Gay Başkenti’ unvanına da sahip şehirde, aynı cinsten
kişilerin evliliği çok uzun yıllar önce kanuni olarak resmileştrilmiş. Gay
müşterilere hitap eden yüzlerce otel, restoran, bar, kulüp, sauna ve dükkan,
şehrin dört bir yanına dağılmış. Bu işletmeleri diğerlerinden ayıran en büyük
özellik ise girişlerinde bulunan Gökkuşağı Bayrağı. Bu bayrağı gördüğünüzde
nasıl bir eşikte durduğunuzu daha iyi idrak ediyorsunuz. Girmek ya da girmemek
ise tamamen cinsel tercihle ilintili...
Katıldığım bir nikahın atmosferi bugüne kadar katıldıklarımdan hayli farklıydı. Amsterdam’ın içinde, eskiden kraliyet ailelerinin atlarının barındığı ahır, şimdilerde nikah salonu olarak kullanılıyor. Hem de o yıkık, dökük orijinal haliyle… Nikah kıyıldıktan sonra da ahırın bahçesinde yapılan kokteyl -ki kokteyller genelde sıkıcı olur- hiç bitsin istememiştim.
Gece hayatı
Amsterdam’da gece hayatı, şehrin ve insanların özgür ve sınırsız tarzına uygun bir eksende hayat buluyor. Farklı tarzlarda öneri olarak Escape, Sinners, Mazzo, Arena, Amstel, Exit ve Only Gays’i sıralayabilirim.
Escape, 1987’den beri Hollanda’nın gece
hayatını süsleyen bir mekan. Işıklandırma, dekorasyon ve multi medya, görsel ve
ışık efektli gösterileri ile gençlere hitab eden eşi bulunmaz bir klüp. Dj’lerin
haftalık programlarla house ve tekno müzikleri ile insanları coşturan en büyük
ve popüler mekanlardan biri. 2000 kişi üzeri kapasiteye sahip.
Sinners,
Rembrandtplein’ın yanında 3 katlı, şık bir yer. Müzik tarzı R&B. Mekanda 3
değişik atmosfer yaratılmış, Moulin Rouge, mistik ve disko. Mekan çok büyük
değil fakat bir sürü ayna ve farklı dekorasyonu ile kusursuz bir iç dizayna
sahip. Hafta sonu boyunca DJ’ler ile mükemmel bir eğlence sunuyor.
Mazzo
şehrin en eski gece klübü, avant-garde video gösterileri ile en gözde
mekanlardan. Ufak ve sıcak atmosferli klüpte, house müzik, latin ritimleri, elektro
gibi farklı farklı müzikler dinleyebilirsiniz. Mekan muazzam bir müzik
sistemine sahip. Giriş 10 Euro.
Arena’nın
mutlu kalabalığı, rock, house ve tekno, şen öğrenciler ve otel misafirleri bu
gece klubünde. Klüp 100 yaşını geçmiş eski bir kilisenin içinde yer alıyor. Orijinal hali
büyük ölçüde korunmuş. Hafta sonları, lokal ve yabancı Dj’ler eşliğinde güzel
bir gece için ideal bir mekan.
Ufak sıcak bir atmosfere sahip. Değişik DJ ve müzik tarzları, think speedgarage, 2-step, R&B-klasikleri vs. Kapıda giriş rahat, belirli bir kıyafet zorunluluğu yok.
Amstel
istasyonunun yanında 5000’nin üzerinde kapasitesi ile Amsterdam’ın mega klübü.
Geniş ve ferah iç dizaynı ile organic şekillerde düzenlenmiş oval barlar,
yuvarlak duvarlar, ve kocaman bir dans pisti. Rahat kanepe ve koltuklarla donatılmış
bir balkon. İkinci kat ise rahatlama yeri. Bir ‘lounge’ mekanı.
Exit üç katlı, geniş dans pistleri ile modern bir gay gece klübü. Muazzam, insanları tamamiyle farklı bir dünyaya taşıyan ışık efektleri ile en son dinlenilen müzikleri bir araya getiren eşsiz bir mekan. Pazartesi saat 23.00’dan Pazar saat 4.00’a kadar açık, giriş ücretsiz.
Exit üç katlı, geniş dans pistleri ile modern bir gay gece klübü. Muazzam, insanları tamamiyle farklı bir dünyaya taşıyan ışık efektleri ile en son dinlenilen müzikleri bir araya getiren eşsiz bir mekan. Pazartesi saat 23.00’dan Pazar saat 4.00’a kadar açık, giriş ücretsiz.
Mekanın yaratıcılarından Wilfred Hunsel ve Robert van Duuren ateşin ve suyun insanları en çok cezbeden elementler olduğu fikrinden yola çıkarak her iki element arasındaki zıtlığı vurgulamak üzere bu mekanı hayata geçirdiklerini söylüyorlar. XtraCold Buz Bar’a giriş ücreti 15 Euro. Fiyata ilk içecek, sizi sıcak tutacak kış montu ve eldivenler dahil.
Eğlenceli
bir gece geçirmek isteyenler Red Light District’deki iki katlı ‘Only Gays’ bara
mutlaka bir göz atmalı. İki ayrı pistte genelde tekno ve hareketli müzik tarzı
ile her kesimden insanı ağırlıyor. Erken gidin!
Çiçek Pazarı’nın civarındaki gay barların yoğunlukta olduğu sokağa da gitmenizi öneririm. İçlerine girmeseniz bile sokağın eğlence ve ahvaline bakmalısınız, eğlence gerçekten çok coşkulu oluyor.
Hollanda, toplum baskısının olmadığı,
devletin yatak odalarını kişilerin kendi özgürlüklerine bıraktığı, alışkanlıkların, cinsel tercihlerin ve
fantezilerin kişinin kendi mahremiyeti olarak algılandığı örneği olmayan bir
ülke. Avrupalı; alımlı, özgürlükçü, fütursuz ve eğlence düşkünü ama içinde öz
değerlerini koruyan, kendine özgü doğal güzelliklerini yaşatan bir dişi gibi
geliyor bana.
Volendam kasabası ve diğerleri
Edam, Volendam, Rotterdam, Purmerend gibi Amsterdam’ın dışındaki kasaba ve şehirlerde sakin, balıkçılık, peynircilik ve tarımın hakim olduğu bir yaşam şekli var.
Eski balıkçı kasabası olan Volendam’da tarihi
evler ve liman, küçük bir ada olan Marken’i gezerken dünyaca ünlü peynir fabrikasını
da görün.
Den Haag,
maket şehir Madurodam, Rotterdam, Schevningen, ve çinileri ile dünyaca ünlü
Delft Blue da atlanmaması gereken yerler arasında.
Kanal boyu evleri, müzeleri, civarındaki
köyleri, kasabaları, peynirleri, bisikletleri, köprüleri, kırmızı fenerli
evleri, uyuşturucuların serbestçe satıldığı ‘Coffee Shop’larıyla çılgınlıkta
sınır tanımayan şahsına münhasır tarihi ama modern bir mozaik!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder