9 Mart 2015 Pazartesi

OKYANUSTA BALIĞIM: MALDİVLER


Ruhumuzu  arada bir doğaya bırakmak lazım. Tabii bedenimizi de. Ruhumu ve bedenimi Hint Okyanusu’na inci gibi dağılmış Maldivler’de güneş, kum ve deniz eşliğinde doğanın enerjisiyle yeniledim.












Kış ortasında bile yazı düşleyenlerdenim. Bu yüzden insanın üstüne yorgan gibi serilen, canı istediğinde koşarak gidip kaçmasını engelleyen karı pek sevmem. 





Gözlerimi dünyaya baharda açmam mıdır bunun sebebi, yoksa Ege’nin ılıman ikliminin genlerime işlemesinden midir bilemiyorum ama, ben şahanesinden sıcak severim. Ömür boyu çıplak ayak, bikini ve pareo ile dolaşabileceğim bir yerde yaşamayı düşlemem de bundan olsa gerek. Balık avlayıp, deniz kenarında pişirip yedikten sonra yine ellerimi deniz suyuyla yıkayabilmek… Sürekli iyot, balık ve güneş yağı kokmak…







Bu yüzden Maldivler seyahati  benim için bu hayalimi gerçekleştirebileceğim, bir rüya gibiydi. Uçağa bindiğim andan itibaren hep o fotoğraflarını görüp iç geçirdiğim akvaryum deniz, irmik gibi kumlar ve palmiye ağaçlarının altındaki hamaklar hayal olmaktan çıkmıştı artık…







Kış ortasında yaz
Benim gidişim Ocak ayında, bayram dönemine denk gelen tatilde Türk Havayolları’nın direkt özel uçuşuyla 8 saat süren yolculuktan sonra Hint Okyanusu’ndaki Maldivler’in başkentine  Male’ye inmiştik. Bu arada hemen söyleyeyim, normalde Male’ye Dubai üzerinden aktarmalı gidiliyor. Ve yol 12 saat civarında sürüyor. Maldivler’de toplam 100 resort bulunuyor ve her resort bir adaya yayılmış durumda. Bizim internetten seçip beğendiğimiz Kurumba, tesislerin en eskisi. Ama 2005 yılında yenilendiği için tropik ada konseptini yaşatan otellerden biri. Male’ye indikten sonra otelinizin yakınlığına göre deniz uçağı ya da botla geçiyorsunuz kaldığınız adaya. 









Adaya ayağınızı bastığınız andan itibaren sukunet ve doğa sizi her şeyden uzaklaştırıyor, içine çekip yutuveriyor… Tropikal bir hoş geldin karşılamasından sonra, odaya girdiğiniz andan itibaren,  denize açılan kapıyla tropikal yaşamın içine girdiğinizi iyiden iyiye hissediyorsunuz.

Dakika bir gol bir; denizdeyim!   
Yol yorgunluğunu atmak için, odanızdan birkaç adım yürüyerek içinde rengarenk balıkların oynaştığı pırıl pırıl sulara atıveriyorsunuz kendinizi. O andan itibaren  tüm sorumlulukları geride bırakıyor  ve her şeyi unutuveriyorsunuz. Çalan telefonlar, ödenmeyi beklenen faturalar, kuru temizlemeye götürülecek kıyafetler, toplantılar… Hiçbiri yok. Çünkü bunlara zaten burada hiç gerek yok!
Bol bol denizde yüzdükten sonra duş alıp hamakta uyumak, uyandıktan sonra yemek yemek, sonra tekrar denize girip çıktıktan yine palmiye ağaçlarının altında kitap okumak hakikaten bünyeye çok ama çok iyi geliyor! Fonda ise sadece arada bir sıcaktan hali kalırsa öten kuşlar ve dalga sesleri ...









Suyun altındaki ve üstündeki hayat
Adada yapılacaklar sadece bunlarla sınırlı değil tabii ki. Spa’da onlarca bakım ve masajdan dilediğinizi yaptırabilir, wake board’dan parasailing’e, katamarandan surf’e kadar birçok sporu deneyebilirsiniz. Tabii ki en önemli ve yapılmadan dönülmeyecek olan aktivite dalış. Dünyanın en zengin su altı zenginliklerine sahip Maldivler’de dalış olağanüstü bir deneyim. Binlerce rengarenk balıklar ve kaplumbağalar. Bunu kendi izlenimlerim olarak anlatmak isterdim ama ne yazık ki dalış yapanların bana ballandırarak anlattıkları…  

Dalmayı çok istememe rağmen nefes çalışmalarında suyun altında burnumdan nefes almakta ısrar edince, tatilimi strese dönüştürmemek için şansımı daha ileride denemeye karar verdim. Eh, bu da bir kabiliyet galiba! Şnorkelle kıyıdaki ufak renkli balıklar ve yavru köpek balıklarıyla seyri sefaya dalmakla yetinmek zorunda kaldım.  Yeri gelmişken söyleyeyim, giderken birçok kişiden duymama rağmen ihtimal vermediğim küçük köpek balığı karşılaşması okyanus efsanesi değilmiş. Kulağa ürkütücü gelse de, henüz dişleri olmadığı için sakin sakin dolaşıyor yavrucaklarla birlikte yüzüyorsunuz.


Balıkçılıktan tam not!
Su altında başarılı olamamıştım ama bunun bir de su üstü var diyerek ada maceralarını night fishing’te yaşamaya karar verdim. Gece küçük bir grupla çıktığımız balıkta, kendimle hayli gurur duydum. Hani ayıptır söylemesi taşımakta zorlandığım ballıklar tuttum. Tabii maharet benim usta balıkçılığımda değildi.  

Maldivler’de balık o kadar bol ve balıklar o kadar iri ki, her atışta oltaya gelmemesi mümkün değil. Ama tabii yine de şans işte… Teknedeki diğerlerinin tutamaması ise tamamen şanssızlık. Ertesi akşam benim tuttuğum balıklar otelde bizim için pişirildi, afiyetle tadına bakıldı. Bu arada, geçim kaynağı sadece balıkçılık ve Hindistan cevizi ihracatı olan Maldivler’de yenilebilecek balık çeşidi, başta tuna, snapper olmak üzere hayli fazla. Eğer deniz mahsullerini ve balığı seviyorsanız burası envai çeşit taptaze deniz mahsulünün tadına bakabileceğiniz en doğru yer.
Kasım’dan en geç Nisan ayına kadar gidilebilecek Maldivler’de bu dönemde hava sıcaklığı ortalama 28 derece. Tropikal bir iklimin yaşandığı adalarda gece kumsalda otururken bir anda bastıran sağanak yağmurun sesini dinlerken ruhunuz da yıkanıyor gibi hissediyorsunuz. Tamamen ıslansanız bile gece sıcaklık 25-26 derece olduğu için asla üşünmüyor, üstünüz saçınız başınız anında kuruyor. Gündüz yağmur o kadar etkili olmasa da ara sıra yağıyor ve çok entersan; o anlarda denizin rengi anında bulanıklaşıyor.












6 gün boyunca doğanın tüm hallerine tanık olmanın hazzı, hiçbir şeyle değişmeyecek kadar keyifliydi benim için. Adada sadece siz yaşıyormuşsunuz hissine kapılmanız; şehirde çoğu kez ihtiyaç duyduğumuz yalnız kalma isteğini karşılıyor.
Issız bir adada olmanın keyfini çıkarıyor; bol bol kendinize vakit ayırıyor, içinizdeki diğer yarınızla baş başa kalıyorsunuz. Şehrin yorgunluğunu atmak, yeni karalar almak, kan kaybeden ilişkiyi toparlamak ya da zihnini dinlendirmek isteyen herkes demir atmalı bu ıssız adalara.
Doğaya teslim olmak, güneşin teninize değmesine izin vermek ve ‘hayata kısa bir mola’ demek insana iyi geliyor. Bedeninizin, zihninizin ve ruhunuzun yenilendiğini hissedip evinize mutlu dönüyorsunuz.
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder