28 Ekim 2015 Çarşamba

NEW YORK'TA ANNE OLMAK MI ÇOCUK OLMAK MI?


New York algımda farklı bir yerde durur. Hem doğum hazırlıklarımı hem de Deha ve Yekta’yı burada dünyaya getirmiş olmamdan dolayı duygusal bir bağım var bu şehirle. 


Manhattan caddeleri, bebek mağazaları, Exhale mind body spa, Barnes&Noble book store’lar, Central Park… Hamileliğimi keyifli kılan, anneliğe hazırlanmamı sağlayan güzergahlar.
Ne zaman gidersem gideyim, o dönemde kaldığım 2 ile 3. Cadde arasında, 48 East’teki evin sokağında şöyle bir yürürüm.



Park Avenue’yu da atlamam. Bu cadde çoğu insan için ortasından yeşillikler geçen geniş bir yol iken benim için anlamı daha filmografiktir. Yağmurlu bir sonbahar sabahında hastaneden çıkıp oğullarımla bindiğim takside sukunet içinde farklı bir maceraya başladığım noktadır.
East Manhattan’da işim olmasa da bu caddede mutlaka yürürüm.
O günü film şeridi gibi hatırlar, duygularımı tazelerim.
Afyonlanmışcasına mutluluk, derin bir huzur, sonsuz şükran… Aynı duyguların tekrar tadına bakmaya çalışırım.






Doğumumdan bir gece önce iki oğlumun yüzünü rüyamda görmüş, ertesi gün kucağıma almış olmamdan dolayı New York mottomu ise şöyle özetlerim:
“NY birçok insan için rüya şehirken, benim rüyamın gerçek olduğu şehir.”
Frank Sinatra’nın söylediği gibi “Bu şehrin parçası olmak istiyorum…” “Bu şehirde uyanmak istiyorum…” diyenler; kaybolmak, kendini unutmak ya da kendini bilerek kaybetmek isteyenler, hayalleri olan ya da hala ne istediğini dahi bilmeyenler için sürprizlerle dolu bir dünya…




İlk bakışta fark edilmese de baş döndürücü bu metropolün içinde anneler, anneliğe hazırlananlar, çocuklar için başka bir dünya gizli.

Hamile spa’ları, okullar, harikalar diyarı gibi parklar, çocuk eğlence merkezleri, stüdyolar, kitapçılar, müzeler, bebek mağazaları… Hem de en ütopik standartlarda.
Bu yüzden New York’ta anne olmak mı daha keyifli yoksa çocuk olmak mı daha eğlenceli karar vermiş değilim.
Yeme-içme ve eğlence deneyimlerimden, sanat galerilerindeki görsel şölenlerden, keşfettiğim sihirli adreslerden, ucuz butiklerden, ilginç sergilerden daha sonraki yazılarımda bahsedeceğim.
Bu defa hepimizin dimağını açacak, “Bizde neden bu bilinç yok?” diye sorular sorduracak New Yorklu çocuklara ve ebeveynlere sunulan yaşam kültüründen bahsetmek istiyorum.


Gökdelenler şehri New York’ta çocuğunuzla gezmek, hava almak, oyun oynamak için tam 1700 park, oyun alanı ve doğa gezinti yeri seçeneği olduğunu biliyor muydunuz? Üstelik her yıl en çok ağaç dikilen şehir. Sadece ağaç dikilmiyor, ağaçlara sahip de çıkılıyor. Park ve Bahçeler Müdürlüğü diktiği her ağacın kimliğini çıkartıyor ve şehirde kaç ağaç olduğunu biliyor. Daha çarpıcı bir son dönem gelişmesi ise Central Park dahil tüm açık alanlarda uygulanması planlanan sigara yasağı. New York Belediyesi Sağlık Komisyonu Başkanı Thomas Farley, New Yorkluların, dışarıda bile olsa ikinci el sigara dumanını solumasını istemiyor. Çocukların, yetişkinleri sigara içerken görmesinin de doğru olmadığını savunuyor Farley. Sağlıklı bir nesil için sigaraya karşı en sert önlemleri alma konusunda kararlı davranacaklarını üstüne basa basa söylüyor. Nasıl bir sorumluluk bilinci değil mi?

Bizim Deha ve Yekta Bebek Parkı’ndaki bir avuçluk kum havuzunda oynarken bile izmarit toplayıp “Anne bak! Ne buldum” diyorlardı. İronik…





Sanat eğitimin parçası
Maalesef bizim ülkemizde sanat mutlaka para harcanarak dahil olunan, boş zamanlarda vakit ayrılması gereken lüks bir aktivite olarak algılanıyor. Bu yüzden kurslara bol bol para akıtmaktan çekinmiyoruz. Anne babalar “Kızım XX’de resim kursuna gidiyor. Dali’nin dişisi olacak”, “Oğlum YY’de şaheser boncuk diziyor, ama aynı zamanda Cortes gibi dansçı olacak” gibi kandırmacalarla kendini iyi hissediyor. Sonuç? Hüsran!
Halbuki bu şehirde sistem, ufacık bir yetenek kırıntısının bile mesleğe dönüştürülmesi üzerine planlanmış.
İlgi, yetenek ve bilinç, doğru mantalite ile parlatılıyor. Çocukluktan itibaren çaba sarfedilerek sanatçılar yetiştiriliyor.


Abartmıyorum sadece dans konusunda 100’e yakın okul var. Bunlardan en bilineni Broadway Dance Center. Oyunculuk, müzik, heykelcilik de aynı oranda. Madonna’nın kızının oyuncu olmak için gittiği Children’s School Manhattan en prestijli okullardan biri.

Dolayısıyla NY’lu bir çocuğun Madonna’nın kızıyla aynı okulda eğitim görüp ergenlikte arkadaş olması gayet sıradan bir durum. The Actor’s Studio, The Artist’s Studio da prestijli okullar statüsünde.

Hafta sonları başta Children’s Museum of the Arts olmak üzere sadece çocukların gezebileceği 20’ye yakın müze var. Bu müzelerde eğitimler de veriliyor. ArtsCetera, Creatability, Kids at Art, Supermud Pottery Studio gibi içlerinde stüdyo çalışması yapan birçok okul bulunuyor.
Filmler, dönemler konusunda bilgi edinilebilecek tarihi müzelerin yanı sıra uçak müzesi bile var.
Ve tabii ki müzikaller. İnanmayacaksınız ama aynı dönemde çocuklar için 100’ün üzerinde alternatif bulmak mümkün. 4 yaşından itibaren müzikal izleyebilen New York’lu çocukların hayal güçlerinin ve yaratıcılıklarının ne denli besleneceğini tahmin etmek mümkün.
Central Park Zoo ve Tisch Children’s Zoo, New York Aquarium başta olmak üzere yine birçok botanik bahçesi, vahşi yaşam merkezleri çocukların eğlenerek vakit geçirebilecekleri
açık hava alanları.


Central Park’taki konserler, gösteriler, özel festivaller ise sanatın hayatın bir parçası olduğu fikrine alıştırmak için egzersizler niteliğinde.

Mesela sadece çocuklar için düşünülmüş, her yıl düzenlenen RedCAt Çocuk Film Festivali var.
Uzun lafın kısası Time Out Kids bile yayınlandığına göre varın çocukların nasıl bir yaşamı olduğunu düşünün.

Alışveriş ayrıcalığı
Macy’s mağazaları Amerika’nın en büyük mağazası ve zinciri. Giyim, kozmetik, ayakkabı, oyuncak gibi on binlerce çeşit ürüne ulaşılabiliyor.
Babies ‘R Us ve Buy Buy Baby devasa bebek mağazaları. İçinde yok yok. Şimdilerde bizde açılan e-bebek mağazalarının 80 katı dersem abartmış olmam herhalde.
Yine büyük bir mağaza olan Dinosaur Hill’de el yapımı oyuncaklar, kıyafetler, hediyelikler bulabilirsiniz. Giggle ya da Yoya tasarımcıların dizayn ettiği çantalardan bebek bağına, kıyafetten hediyeliklere kadar birçok özel ürün bulunuyor.

Little Folks, Planet Kids, Schneider’s, Times Square’daki 3 katlı Toys R’us, bebek cenneti American Girl, Build-a-Bear Workshop, Lego store, oyuncakta hayal gücünün sınırlarını zorlayan F.a.o Schwarz, kitap ve film konusunda Barnes&Noble hem anneler hem de çocuklar için farklı dünyaların kapılarını aralıyor.
Her türlü markayı indirimli bulabileceğiniz Century 21, Duffy’s, T.J Max gibi mağazalar, şehrin 1 saat dışındaki Woodbury Outlet gözlükten çantaya, çocuk kıyafetlerinden ayakkabıya sonsuz seçenek sunuyor.
Target, Wall Mart gibi devasa marketlerde dahi bebek, çocuk ve anne ile ilgili A’dan Z’ye her türlü ihtiyacı bulabiliyorsunuz.
Bu satırlara sığdıramadığım daha birçok seçenek bulmak mümkün. New York’un her köşesinde şaşırtıcı bir sürprizle karşılaşmak olağan.
Dolayısıyla şimdi geriye bakınca hamilelik keyfimi ikiye katlamış, heyecanlı bir hazırlık süreci geçirmiş olduğumu mutlulukla hatırlıyorum.






West Village’deki Cones’da dondurma yerken Heidi Klum ve çocuklarıyla  karşılaşmanın mümkün olduğu, ya da Sarah Jesicca Parker’la aynı hastanede doğum yapmanın sıradan bir rastlantı olarak yaşandığı bu şehirde annelik de farklı bir ruh halinde yaşanabiliyor.
Özetle, Amerika’da anne olmak keyifli, çocuklar ise çok şanslı.
Aynı yaşam kültürünün bizde de gelişmesi ve mutlu çocuklar yetiştirmemiz dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder